top of page

Teslimiyet

Teslimiyet kelime anlamıyla kendini verme, boyun eğme, karşı çıkmama demek. Tüm bunlardan yola çıkarsak biz neye teslim oluyor, boyun eğiyor ya da karşı çıkmıyoruz? Karşımızda olan şey ne?

Şimdiye kadar karşıma çıkan bazı kavramlar Tanrı, kader, olan, akış ya da sistem aslında bunların tümü benim için aynı anlamı ifade ediyor. Bizim dışımızda, insiyatifimizde olmayan şeyler bunlar. Yani demek ki teslimiyet aslında bizim irademiz dışında olan her şeye kendini bırakmak, karşı koymamaktır.


Peki ne bu bizim dışımızda oluşan şeyler? En başta ölüm, beklenmedik hastalıklar, afetler, ülkenin durumu, insanların bakış açıları, insanların birbirine davranışları, işimizin o anki durumu ya da o anda oluşan bir aksilik, maddi bazı sıkıntılar ve aklıma gelmeyen daha birçok şey…


OLMASI GEREKEN OLUR


Şimdi diyeceksiniz ki bunların birçoğuna bizim etkimiz var, bunlara nasıl olur da kader deyip geçeriz! Haklısınız bazılarında etkimiz var ama o olay tezahür edene kadar. Burada iki tane durum ortaya çıkıyor; birincisi gerçekten tek başımıza etki edemeyeceğimiz, kaynağın sorumluluğu dediğimiz ölüm, afetler, insanlığın geldiği durum gibi konular, ikinci durum ise ilişkilerimizde, işimizde, ya da yaşamımızda zuhur etmiş olan birtakım aksilikler.


İşte ilk durumdakilere belki yılların birikimi olarak gelmiş olan tepkiler olmasından dolayı “o anda” yapabileceğimiz hiçbir şey yoktur. Karşı koymak ancak boşa kürek çekmektir. İkinci durum için ise olan olduğunda öncelikli düşünülmesi gereken şeyin bunun bir kelebek etkisi ile olmuş olan olduğunu ve o anda başka bir olasılığın mümkün olmadığını kabul etmek yatar. Öncesinde yapmış olduğunuz bir hareket, bir seçim, belki bilinçaltınız, belki aşmanız gereken bir sınav, sebebi ne olursa olsun OLMASI GEREKEN OLMUŞTUR. Ki bunu birçok zaman olayın üzerinden bir süre geçtikten sonra aslında iyi ki olmuş şeklinde kurduğumuz cümlelerde de görüyoruz.


Yani teslimiyet ilk aşamada OLMUŞ OLAN’a direnmemekten, onun bir sebebi olduğunu kabul etmekten geçer. Başımıza gelen şeye BU NASIL BENİM BAŞIMA GELİR diye değil BURADA GÖRMEM GEREKEN NE VAR, BUNUN BANA HEDİYESİ NE şeklinde bakabilmekten geçer teslimiyet.


Peki teslimiyet ne değildir? İşte işin ikinci sırrı da burada. Teslimiyet olan her şeye eyvallah deyip boyun eğmek, tepki olmak, ya da onun üzerinden bir kurbanlık yaratmak değildir. Ne yapalım kaderde bu varmış demek değildir.


Başımıza geleni gözlemleyip, mümkünse altında yatan sebebi bulup analiz edip, direnç göstermeden onun içinden geçip gitmektir. Onu bir başlangıç kabul edip sonraki sürece etki olmaktır. Doğru bir farkındalık ve sükunet ile geçirdiğimiz bu aşama, bizi hep daha güçlü kılar. Direnmek, ağlamak, küfretmek, kavga etmek yerine kabul edip ilerlemek bizi, frekansımızı daha yüksek ihtimallere taşır.


Gelecekte olacak olaylara teslim olmak ise tamamen bizim sistemi tanımamıza ve kendimize güvenmemize bağlıdır. Yani, sen eğer sistemin (buna tanrı, kaynak, enerji ne derseniz deyin) varlığına inanıyor ve onun her canlının hayrına işlediğine inanıyorsan ve kendine gelecekte olabilecek her olayı aşabilme, doğru kararları alabilme konusunda güveniyorsan teslimiyette arkasından geliyor. Kul plan yaparken kader gülermiş sözünü çok severim. Bu gerçekten böyle. Çünkü biz yaşamlarımızda her ne kadar büyük etki olsak ta, bilinçaltımızın %95’i tarafından yönetildiğimiz, ya da koskoca bir bütünün parçası olduğumuz gerçeği bazı şeylerin bizim irademiz dışında gerçekleşeceğini kanıtlar. İrademiz başımıza geleni değil, o deneyimi nasıl karşılayacağımızı belirlemektedir.


Bazen ise her ne kadar gözlem yapsakta, fark etsekte, direnmesekte yani tüm bu bahsedilenleri yapsak ta olmaz, istediğimiz etkiyi yaratamayız yaşamımızda. Birden parlarız bir kötülüğe örneğin, yada içimizde coşan isyan duygularına engel olamayız. İşte bu zamanlarda da kendimizi ben teslimiyetin ne olduğunu biliyorum, nasıl olurda bunu yaparım diye dövmemeliyiz. İşte en büyük teslimiyette belki burada ortaya çıkıyor.


Kendimize, içimizden yükselen o duyguya teslim olmak, onu kabul edebilmek. Bu “ne yapalım canım ben de böyle öfkeliyim işte” demek değil, demek ki hala temizlenmem gereken bazı zihinsel durumlar var demekle ilgili. Bu hala beşer olduğumuzun farkında olmakla, kendimize şefkat duymakla alakalı. Evet belki birçok kez tamam bu duruma böyle tepki vermeyeceğim dedin ama yine aynı duygudasın. Bırak, kendini bağışla, bir kez daha dersini al ve daha iyisine niyet et. Bir gün bunu da aşacaksın… Kendine teslim ol…


Sennur Kahraman

3 views0 comments

Recent Posts

See All
bottom of page