İnsan bu dünyaya neden geldi? Hakikat diye bir şey var mı? Benim bir yaşam amacım var mı, var ise bu nedir? Ben kimim? Bu dünyada neden bu kadar çok kötülük var? Başıma gelen şeylerin sebebi ne? ...
Uzayıp giden sorular silsilesi her birimizin hayatında belli yaşlarda başlar ve giderek artar. Bu insan doğasının bir parçasıdır. Çünkü insan bilinç düzeyi yüksek bir varlıktır ve anlam arayışı içerisindedir. Onun için sadece yaşamak yeterli olmaz, o tekamül etmek için, erdemlerini geliştirmek ve daha şuurlu bir varlık olmak için programlanmış bir varlıktır.
İşte bu sorular iyice artmaya başladığında artık bizler konfor alanlarımızda duramaz hale geliriz. Konfor alanından kastımı birçoğunuz biliyorsunuzdur, aslında hiç de konforlu olmayan ama sadece tanıdık ve alışmış olduğumuz alan olduğundan zihnimiz onu bu şekilde tanımlıyor. Hayatın prensipleri gereği, sınırlarımızı aşmamız gerektiği noktada, dönüşümün geldiği noktada sıkışıklık ve direnç artar. Böylece o kabuğu kırmak için gerekli enerji toplanır. Tıpkı bir tırtılın kelebeğe dönüşmeden önceki koza süreci gibi.
Bu sıkışıklıkları doğru okuyup, alışılagelmişi terk edebilen insan dönüşüm kapılarını aralamaya başlar.
Peki ne demek bu dönüşüm?
Dönüşüm benim tanımımla bir üst versiyonuna geçiş demektir. Bu geçiş için eski olandan neredeyse tamamen arınmak gerekir. Daha doğrusu bizi limitleyen herşeyi bırakmaya gönüllü olmak. Bizler bu dünyaya geldiğimiz andan itibaren ailemizden, çevremizden, toplumdan aldığımız koşullanmalar sebebiyle kendi öz doğamızdan tamamen farklı bir kişilik, karakter geliştiriyoruz. Buna zihin dünyası ve ego diyelim. Fakat bu oluşan karakter biz değiliz. Bizler bu yaşama çok daha yüksek potansiyellerle geliyoruz. İşte dönüş-üm, kişinin kendi öz doğasına dönüşüdür. Kendine ait olmayanlardan soyunup, özüne dönüşüdür.
Kendini arama yolculuğu bu dönüşüm ile başlıyor ve adı üzerinde bu bir yolculuk. Tek bir an değil, bir sürü anın toplamı. Kendini aramak dediğimiz şey aslında kendin olmayanları keşfedip, fark edip bıraktıkça ortaya çıkan bir durum. Bu bir süreç, siz ne yaparsanız yapın, bu süreci atlayıverip hemen kendimi buldum diyemezsiniz. Buldum dediğiniz her şey de belli bir zaman geldiğinde tekrar bırakılması gereken bir özellik olabilir. İçerisinden geçmeni gereken bir deneyim olabilir sadece...
Tüm bunları belirtmemin sebebi, kendini arama, dönüşüm ya da tekamül yolculuğunun doğrusal ilerlediğini zanneden bir zihniyet olması. Bu inanış birçok insana faydadan ziyade zarar veriyor ve bu beklentiyle pes edebiliyor kişi. Ne demek istiyorum peki doğrusal değil derken? hep yükseğe , hep ileriye gitmezsiniz. Bir aştığınız konu bir daha karşınıza çıkmayacak diye bir şey yoktur. Sadece mutlukuk ya da huzur değil, üzüntü, sıkışıklık, öfke de deneyimlersiniz. Yani bu yol doğrusal değil daireseldir. İnişli ve çıkışlıdır. Bir spiral gibi döne döne yukarıya doğru açılır. Merdiven gibi...
Kendini arama yolculuğunda hep yükselirsiniz evet, bu güne kadar taşıdığınız, size ait olmayan, zihinsel blokajlar, limitler, kısıtlı düşünceler, duygusal yükler her birini bıraktıkça yükselirsiniz. Fakat bu yükselişte kendi içerisinde iniş ve çıkışlar barındırır. Her katmanın kendi içerisinde bazı sınavları olduğunu düşünmek de işinizi kolaylaştırabilir.
Öyleyse üzerinde durmak istediğim diğer konu bu yola girdiğinizde başınıza gelen zorlayıcı deneyimleri bir geriye düşüş, hata yapma, becerememe, işe yaramama gibi yanlış bir değerlendirmeye girmemeniz gerektiğidir. Olan her şey olması gerektiği için olur deriz ya, burada kastedilen şey, sizin zihninizi olması gerekiyor dedikleri değil, yükselmeniz için olması gerekendir. Bu bir yüzleşme ise örneğin, o yüzleşme olacaktır ve siz o yüzleşme ile bir başka bilinç seviyesine geçeceksinizdir.
Ben yıllardır kendimi arama yolculuğumda çok düşüp kalktım. Hala da bazen yaşıyorum. Buradaki gerçekten doğru yolda mıyım kriterim bunların ne kadar sık olduğu ile ilgili örneğin. Sürekli düşüyorsam, direnç yaşıyorsam bu yanlış ilerlediğim mesajını verir. Fakat düşüşlerim çok sert değil ve içerisinden kolaylıkla geçiyorsam o zaman bunun bana hediyelerini alırım. Bu sebeple de benim için sıkışıklık yaşadığım dönemler hep heyecan vericidir, çünkü bilirim ki ardından derin bir dönüşüm ve ferahlama gelecektir.
Burada en önemli nokta FARKINDALIK'tır. Yaşadığınız şeyin ne kadar farkındasınız? Farkındalık için ise en önemli prensip mümkün olduğunca AN'da olmaktır. Eğer zihnin geçmiş ya da gelecek filmindeyseniz farkındalık imkansızlaşır. Yaşamın getirdiklerini doğru okuyamazsınız.
Sonuç olarak, hem farkındalıkla kendi yolculuğunda yürüme gayretinde olan hem de çokça insanın bu yolculuğuna rehberlik ya da eşlik eden biri olarak şunu söylemeliyim ki, bizler Öz benliğimize, kendimize, potansiyelimize yürümeye başladıkça hayat çok daha güzelleşiyor , iyileşiyor, yumuşaklaşıyor. Bu dünya deneyimi kavgayla, gürültüyle, öfkeyle, dirençle, inatla, haklı çıkma kaygısıyla, sevgisizlikle içerisinden geçilecek bir yer değil. Tam aksine her birimiz seçtiğimizde bu yaşamı daha anlamlı kılabiliriz ve ben sizi her defasında bu alana davet ediyorum.
Comments